Blog Arşivleri

Tasavvuf İnsanlığa Ne Vaat Ediyor?

419290_306842586047074_133128313418503_865723_329695040_nDün olduğu gibi bugün de tasavvuf İslâm’ın yayılmasında en önemli rolü oynamaktadır. Peki tasavvufa olan bu ilgi nereden geliyor? İnsanlar bu maneviyat yoluna neden koşuyorlar? Tasavvuf insanların hayatında nasıl bir rol oynuyor? Bugün hayatımıza ne katmaktadır?

Daha yalın bir şekilde soracak olursak: Tasavvufun, her tür refah ve maddi imkana sahip olan modern insana sunabileceği bir şey var mı?

İnsanlığa bir rahmet ve hidayet olarak gelen din-i mübin-i İslâm’ın en güzel ve nezih ifadesi olan tasavvuf, nesiller boyunca insanlığa imanın, ihlâsın ve takvanın lezzetini tattırmış; onların kâmil insanlar olmasını sağlamıştır. Bir irşad ve ahlâk yolu olarak tasavvuf aynı zamanda İslâm kültür ve medeniyetinin gelişmesine ve yayılmasına çok büyük katkılarda bulunmuştur. Tasavvuf düşüncesini ve tekke geleneğini göz ardı ederek İslâm tarihini ele almak mümkün değildir.

Tasavvuf ve insan tabiatı

İster fakr u zaruret, isterse de zenginlik içinde olsun, tasavvufun davet ettiği ahlâk ve irfan yolunun bütün insanlara sunduğu büyük nimetler vardır. Zira tasavvufun özü olan manevi terbiye, insanın varlığını tamamlar ve onun aslındaki cevheri ortaya çıkartır. Bu asıldan uzak kalan insan, insan olamaz; olsa olsa beşer mertebesinde kalır.

Tasavvufun cazibesi ve cezbesi, onun aslî tanımından ve misyonundan kaynaklanmaktadır. Zira tasavvufun amacı insanın yaradılış gayesine uygun bir hayat sürmesidir. İnsan zahirde maddi, özünde manevi bir varlıktır ve bu yüzden akıl ve ruh, insanın özünü oluşturur. Akıl, ahlâk ve maneviyat boyutu olmayan insan, ancak “beşer” olabilir. Yani hayvanî özelliklerinden kurtulamamış, varlığın alt mertebelerinde kalmış bir varlık olabilir.

Aklını ve ruhunu arzu ve heveslerine feda eden bir insan “eşref-i mahlukat” olamaz. O ancak Kur’an’ın ifadesiyle “esfel-i safilîn” yani “alçakların en alçağı” mertebesinde yaşayan bir varlık olur. Halbuki insanın yeryüzündeki amacı, hayvanî özelliklerinin üzerine çıkarak varlık alemi içinde ait olduğu mertebeye ulaşmaktır.

Tasavvuf işte insanın bu manevi yönüne odaklanır. Onun ahlâkî ve manevi melekelerini geliştirmeyi hedefler. Onu beşeriyetten insan makamına, sıradan bir insan olmaktan insan-ı kâmil mertebesine yükseltmeye çalışır. Tasavvuf bunu yaparken insanın fıtratını dikkate alır. Her bireyin ihtiyaçlarının farklı olduğunu bilir ve her bir nefs, her bir ruh ile ayrı ayrı ilgilenir.

Bu noktada tasavvufun en güzel tanımı, Hz. Peygamber Efendimiz’in “ihsan hadisi”nde yapılmaktadır. Tasavvufun tarihi rolünü ve bugün hayatımızdaki anlamını kavramak açısından da bu hadis bize kılavuzluk etmektedir. Bu yazının geri kalanını okuyun